Yorgunum fazlasıyla. Önceki yazımdan bu yana uzun süredir içimdekileri kısmen olsun dökeyim rahatlayım dedim ama ne zaman bilgisayar açsam nereden başlayıp neyi anlatacaktım bilemedim. Çünkü burada yazıya döktüğüm zaten yüzeysel günlük türünden şeyler. Hani bir laf var “siz benim acılarımı, ancak benim anlattığım kadar bileceksiniz. Ben ise o acıların hepsini bir bir hücrelerimde yaşayarak öğrendim” gibi. Şimdi bu söz çok artistik görünse de gerçek şu ki ben buraya herşeyi dökemem ve dökmemde. Şunu söylemeliyim ki insanların en iyi sırdaşı kendisidir. Bakmayın bazılarının benim sadece bir sırdaşım var o herşeyimi bilir dediklerine. Benimde her gün kafamdan yüzlerce plan, düşünce geçmekte kendi kendime vereceğim kararların muhasebesini yapmaktayım. Ama bunu yaparken kimseyle paylaşmıyorum. En yakın dostum bile düşüncelerimin tamamen elekten geçirip faaliyete dönüştürmekte olacaklarını bilir.
Herneyse konu neden böyle anlamsız uzadı bilmiyorum. Bu adam ne anlatıyor demeyin. Bugün sadece üç gün önce geçirmiş olduğumuz 16 Nisan seçimleri hakkında konuşacağım. Ben siyasi görüşüm hakkında hep sessiz kalan biriyim normalde. Çünkü okul hayatlarımda her türlü görüşten arkadaşa sahip oldum ve aynı zamanda çok sevdiğim saydığım arkadaşlar. Herkes benim görüşümü bilir tabi. Ama sadece bak senin kafadan denir ama konunu iç yüzüne girmez gülüşür geçerdik. Bu seçim sonrası sonuçlar hakkında sonucun ne yönde olacağı hakkında hemen hemen emindik çünkü yıllardır tek başına iktidar olan ve yaklaşık %50 alan parti ile birlikte muhalefet partisi Mhp bir olmuştu. Ha açıkçası Mhp’li kardeşlerimin 3’te biri kadar oy geleceğini düşünerekten %54 civarı sonuç beklerken her ne kadar sandıktan %51.4 Evet çıksada sonuçlar benim için bir hüsrandı. Yemin ediyorum kazandığımız hâlde ağlayacaktım nerdeyse. Çünkü ağlanacak hâldeydik.
O gün zaten hastayım ve bağdan dönmüşüz yorgunum ama kendimi arkadaşlarında çağrısı ile dışarı attım. Öyle canım sıkkın öyle sıkkın ki o gün nasıl meydanlarda bağırdımsa yine sesim gitti. Biz neden bu hâle geldik. Daha şuan bile sayflarca birine laf yetiştirmekle uğraştım bu yazıya bile yarım saat ara verdim ne yazacağımı unuttum. Nankörüz dostlar. İnanın bana deselerki al sana 1 milyar tl para ve git bu ülkeye cumhurbaşkanı ol. Yav derim delisiniz galiba bana aklımın alamadığı para verseniz ben neden kafamı ağrıtayım. Her gün başka olay başka iftira. Herkesi memnun etmenin zaten mümkünatı yok. Kim olursan ol seni bilmezlerse bile yarı yarıya bir düşmana sahip olacaksın. Çünkü insanın fıtratı böyle. Ben şuan ki hükümetin yaptıklarını saymayacağım arkadaş bunu bilen biliyor. İşte İstanbul. Taş üstüne taş koymak neredeyse imkansız olan İstanbul’a tünel üstüne tünel, köprü üstüne köprü yapılan İstanbul başkanlık sistemine hayır dedi? Neydi bu güvensizlik. Ben korkmuyorum kardeş kimse kalıcı değil bu dünyada birileri elbet gidip gelecek ve halkın seveceği bir lider elbette olacak yine meclis olacak ve yasa çıkaracak. Bu ülke darbelerden koalisyonlardan dersini almamış. Bu ülkede dini değerlere karşı olan kesim onlara lafım yok çünkü onlara laf anlatılmaz çünkü onların derdi plan proje değildir onların derdi dindir.
Ha bu hükümetin yapmış olduğu bütün kolaylıklardan yararlanıyorlar mı yararlanıyorlar. Zoruma gitse de onlarda bu ülkenin ferdi ve elbette faydalacaklar. Benim en çok zoruma giden askeriyenin önünden geçemeyen kapalı kardeşimin hayır demesi. Benim zoruma giden mazlumu gözetmeyi emreden dinimin evlatlarının onca şeyden suriyelileri bahane etmeleri. Benim zoruma giden yedi düvel bir olurken yalnız bırakmaları. Yani benim karşı olduğu o partiden bu partiden kimse de değil. Çünkü çatlak her tarafta vardı. Birde sonraları düşündüm herşeyde hayır varsa bunda da vardır bir hayır. Belki böyle çıkması daha iyidir. Çünkü böyle bir sonuç ile hükümet de kendi içindeki çatlakları ve halkın kafasındaki soruları cevaplayamadığını farkına varıp bunun için daha çok çalışacağının farkına varmıştır. Herşeyde şükür iyidir. Bu konu hakkında tam da söylenmek istenenleri Ali Turan köşe yazısında “Evet Ama” diyerek dile getirmiş onu da aşağı tarafta yine paylaşacağım.
Neyse konu dağıldı ve bende çok yorgunum. Toparlayacak olursak ülke dersini almamış ve biz böyle uyanık bir ve beraber olmazsak daha çok zorlanırız. Ve bu galibiyetler şımartmamalı çünkü bu ülkede birşeyler iyi gidince ben korkuyorum çünkü şer odakları hiç bir zaman boş durmadı durmuyorlar. Kötüler hep olacak. Mesele kötüler değil sağcısıyla solcusuyla gerçekleri görebilmek birbirini anlayabilmek gerektiğinde bir olabilmek. Bana solcu bir arkadaş diyebilmeli ki ya kardeşim iyi sağlıkta şurda burda faaliyetleri gerçekten taktir ediyorum da ben şuna karşıyım çünkü şöyle bir zararı var. Demeli ki böyle ha haklısın orada bir yanlış dönüyor gerçekten diyebilmeliyim. Çünkü muhalefetin güçlü olması devleti de güçlü kılar. Ama her halta takoz olan bir muhalefet ülkeyi yavaşlatmaktan başka bir işe yaramaz.
Aslında yazacak çok şey var ben biraz yüzeysel anlattım. Ve benim hiç açmak istemediğim mevzular. Ama içimde de kalsın istemedim. Birde son olarak yazının ortasında tartışamaya girip ara verdiğimi söylemiştim. Tartışmaya şehit üzerinden siyaset yapan biri için girdim ve ardından bir saadetçi vatandaş ile tartışmamız ile devam etti. Altta yayınlayayım da bari zaman boşa gitmemiş olsun. Ona göre 14 yıldır hiç bi şey olmamış ve görmek istediğini görüyor yorumluyor ve göremedikleri veya yok saydıkları onca şeyi unutmuş gitmiş…
Sonuç ne olursa olsun rabbimden hayırlısı buymuş demek ki diyebilmeliyiz. Allah utandırmasın…